DOLAR

34,1041$% 0.2

EURO

38,1074% 0.05

STERLİN

45,3031£% -0.08

GRAM ALTIN

2.834,39%0,20

TAM ALTIN

18.737,00%0,21

BİST100

9.975,61%2,06

BİTCOİN

2148710฿%3.64535

İmsak Vakti a 04:59
Konya PARÇALI BULUTLU 22°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Durmuş Sarpkaya

Durmuş Sarpkaya

06 Ağustos 2024 Salı

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçici tedbirleri, sorunlara nihai çözüm saymak sadece kaçınılmaz sonla karşılaşmayı belki biraz erteler. Ereğli, Ayrancı, Karapınar üçgeninde meydana gelen jeolojik olaylar için düşünülen ve yarım yamalak uygulamaya konulan tedbirler, geçici tedbirden öte bir şey değildir. Ereğli-Ayrancı-Karapınar bölgesinde son yılarda artan kuraklıkla beraber; yanlış ekim, yanlış sulama ve çoğu kaçak kuyulardan çekilen yer altı suyunun miktarındaki artış, yer altı suyu seviyesini düşürmüş, meydana gelen bu düşüşle, her geçen gün obrukların sayısı giderek artmıştır. Bu durum bölgenin yerel sorunu olmaktan çıkmış bir güvenlik sorunu halini almıştır.

Bölgede yıllık ortalama yağış miktarı 300-350mm ile Türkiye ortalamasının yarısına denk gelmektedir. ‘‘Bununla beraber, uzun yıllar yağış normallerine kıyasla Havza’ya düşen yağışlarda, son 30 yıllık dönem içerisinde yıllık 10-25 mm arasında bir azalma olduğu gözlemlenmiştir.’’ Küresel iklim değişikliği ile beraber artan sıcaklık, buharlaşmayı daha da arttırmış ve sulamaya daha çok ihtiyaç duyulur hale gelmiştir. Artan sulama ihtiyacı yer altından kuyular vasıtasıyla daha çok su çekilmesine sebep olmaktadır. İçine girilen bu girdap kaçınılmaz sonun geliş tarihini daha erkene almaktadır.

Yanlış tarımsal faaliyetlerle bölgenin yağış rejiminin düzensizleşmesinin yarattığı sorunlar işi, jeolojik yapının çökmesine kadar getirmiştir. Meydana gelen jeolojik olaylar da gerisin geriye insan yaşamına büyük sorun olarak dönmüş durumdadır. Yukarıda sayılanlar bu gün birbirine zincirleme eklemlenmiş durumdadır. Zincirin halkalarının birbirine eklemlenmesi, jeolojik olayların gelişimi açısından bölge artık dönüşü olmayan bir noktaya sürüklenmiş durumdadır. Bu üçgende acilen, köklü ve katı tedbirler alınmazsa doğa, ödetmesi gerekeni en pahalı şekilde ödetecektir.

            Ereğli coğrafi açıdan mikro klima özelliğine sahip bir bölgedir. Daha doğrusu, insani tahribat doksanların başına kadar kendini göstermeden böyleydi. Bu mikro klima özellik, bölge için bir denge durumuydu. Denge durumunu ve mikro klima özelliğini kazandıran ise Akgöl ve Hotamış sazlıklarıydı. Akgöl, 240 bin dekarlık geniş bir alana yayıldığı için Nisan’dan Haziran ortalarına kadar özellikle Ereğli bölgesinde kendini gösteren kırkikindi yağmurlarının ana nedeniydi. Kırkikindi yağmurlarıyla suya doyan Ereğli Ovasında sadece yaz ortalarında sulamaya gerek duyulurdu.  

            Ereğli’nin mikro klima özelliğini bozan temel faktör İvriz ve Ayrancı barajlarıdır. İvriz ve Ayrancı barajları bu gün kendini hızla gösteren obruk artışının ve mikro klima özelliğinin kaybolmasının ana nedenidir. Ereğli söz konusu olduğunda İvriz ve Ayrancı Barajları yapılmadan önce neredeyse yılın tamamına yakınında, her iki çayın suları Hotamış ve Akgöl sazlıklarını, dolayısıyla bölgenin yer altı sularını besliyordu.

Doğal su döngüsüne yapılan müdahaleler sonrasında: “Geçtiğimiz 50 yıl içerisinde doğal su kaynaklarını besleyen akarsular ve yeraltı suları, doğrudan tarıma ya da tarımsal sulama ve benzeri insan kullanımlarına hizmet eden baraj, gölet, depolama gibi yapay sulak alanlara yönlendirilmiştir.” Bu yönlendirmeyle beraber, “sulak alanlar ya tamamen kurumuş ya da giderek küçülmüştür.”

Böylece Ereğli Sazlıkları-Akgöl, Acıgöl, Meke Maarı, Hotamış Sazlıkları yok olmuştur. Sazlıkların yok olmasıyla beraber obrukların sayısında hızlı artışa neden olmuştur. Bunun karşısında alınan tedbirlere bakıldığında işin ne kadar bilimsellikten uzak olduğunu görmekteyiz.  Ereğli yerel basınından çıkan haberler hızla yaklaşan kaçınılmaz son karşısında alınan tedbirlerin ne kadar trajik komik olduğunu da göstermektedir.  

Mesela Sazlıkları Koruma Derneği’nden gelen açıklamaya bakalım:  “Ne yazık ki gölde şu anda hiç su yok. İvriz ve Ayrancı barajlarından Akgöl’e can suyu verilmesini istiyoruz. Akgöl’e can suyu geldiğinde yine binlerce kuş ile dolup taşacağını, yeraltı su kaynaklarının buradan besleneceğini, ekolojik dengenin düzeleceğini düşünüyorum.”  

DSİ’nin Akgöl’le ilgili çalışmalarına ilişkin basında yer alan açıklama da şöyle: “2017 ve 2018 yıllarında yaşanan kuraklığın da etkisiyle Akgöl’de yeniden su sıkıntısı yaşanmaya başlamıştır. İvriz Barajı ile Akgöl arasındaki iletim, Yeleği Deresi ve İvriz Sulaması Ana Tahliye Kanalı vasıtasıyla sağlanmaktadır. Toplam 39 kilometre olan bu mesafede vatandaşlar tarafından sulama amaçlı müdahale yapıldığından suyun Akgöl’e ulaşması zorlaşmaktadır. Eylül ayında sulama sezonunun sona ermesiyle DSİ 4. Bölge Müdürlüğünce İvriz Barajından 200 lt/sn su, dip savaktan Yeleği Deresine bırakılmakta ve Akgöl’ün yeniden kurumasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.”

Akgöl’ün kurtarılmasıyla ilgili Ereğli İlçe Belediyesinin geçmişte yürüttüğü çalışmalara bakıldığında durumun ciddiyetten ve bilimsellikten uzak olduğu meydana çıkacaktır. Geçmişte Ereğli Belediyesinin yaptığı bu çalışma, deveye fincanla su vermektir.

            Geçmiş belediye yönetiminin yaptığı çalışma şu: “İlçe merkez ve mahallelerde yürüttüğü kar temizleme çalışmalarında toplanan kar yığınlarını Ereğli Arıtma Tesisine bırakarak kurumaya yüz tutan Akgöl sulak alanının canlanmasına katkı sağlıyor. Türkiye’nin en büyük sulak alanlarından biri olan ve özellikle İvriz Barajı’nın yapılması ile birlikte kurumaya yüz tutan kuş cenneti Akgöl’ü kurtarmaya yönelik çalışmalara Ereğli Belediyesi de duyarsız kalmıyor. Akgöl’ü kurtarma çalışmaları kapsamında KOSKİ Ereğli Şube Müdürlüğü ile ortak çalışma yürüten Ereğli Belediyesi, şehir merkezinde temizlediği kar yığınlarını Akgöl’ü besleyen en önemli kaynaklardan biri olan Arıtma Tesisine bırakarak Akgöl’e can suyu olmaya çalışıyor.”

Şimdi bu çalışmalar neden bilimden uzak çalışmalar? Biraz ona bakalım. 2014 yılında hazırlanan Konya’da Suyun Bugünü Raporu’nda: “Öte yandan, geniş bir kapalı havza olması nedeniyle ülkemizin yeraltı su potansiyelinin yaklaşık %17’sine sahiptir. Havza’daki toplam yıllık kullanılabilir su kaynağı 4,365 milyar m3, yıllık su tüketimi ise 6,5 milyar m3 seviyesindedir. Suyun yaklaşık %90’ı tarımsal sulama için kullanılmaktadır. Havza’nın su bütçesinde yıllık 2 milyar m3’ü açık olduğu görülmektedir.”

            Ereğli-Karapınar-Ayrancı Konya Kapalı Havzası içinde yer aldığında, Türkiye’nin yer altı su potansiyelinin yüzde % 17’sine sahip Konya Kapalı Havzası içinde Ereğli-Karapınar-Ayrancı üçgeninin bu yüzde on yedilik kısımda önemli ve azımsanmayacak paya sahiptir. Dolayısıyla sayısı 140 bini geçen ve 100 binin ruhsatsız olan kuyulardan suların çekilmesiyle, yer altı su seviyesi her geçen gün düşmektedir. Ayrancı ve İvriz barajlarıyla yılın her mevsiminde suyun Akgöl’e düzenli akışının engellenmesi devasa bir yer altı su açığı oluşturmaktadır.

            Bu devasa açık ne karların taşınmasıyla, ne de Akgöl’e düzenli can suyunun verilmesiyle kapanacak bir şeydir. Bu noktada devletin işe müdahalesi kaçınılmazdır. Bölgenin tümüyle jeo-radardan geçirilmesi mümkün mü bilmiyorum. Bu yetkililerin bileceği iş ama en azından yapılacak kısmi bir taramayla neyle karşı karşıya olduğumuzu da en azından öğrenmiş oluruz. Buradan elde edilecek verilerle uzun vadeli planlamanın yapılması gerekmektedir.

            Kaçak kuyuların tamamen kapatılması ve bölgeye daha az su isteyen bitkilerin ekimine öncülük edilmesi, yonca ve mısır gibi su isteyen bitkilerin ekimine sınırlama getirilmesi artık bir zorunluluk halini almıştır. Ayrancı ve İvriz barajlarından suyun düzenli şekilde; yılın on iki ayında verilmesiyle, Akgöl ve Hotamış sazlıklarının tekrardan rehabilite edilip canlandırılması ve Ereğli’nin mikro klima özelliğinin tekrardan kazandırılması elzemdir.

Ereğli, Nisandan Haziran başına kadar yağan kırkikindi yağmurlarına kavuştuğu anda bölge insanı işte o zaman geleceğe güvenle bakabilir. Aksi takdirde bölge için facia ve yok oluşa aralanan kapı ardına kadar açılmış olacaktır. Öncelikle sözü edilen bu bölgede yaşayan tüm dostlara, sonrasında memleketin iktidarına şu soruyu sormak istiyorum: Gerçekten neyle karşı karşıya olduğumuzu biliyor muyuz? Benim şahsen uykularım kaçıyor.

            Okuyucuya Not: Ereğli’nin mikro klima özelliği nereden gelmektedir? Diye merak edenler için şu bilgiyi aktarsak şaşırtıcı olur mu? Ereğli’de, yani İç Anadolu bozkırının kenarında fındık yetişebiliyor dersek, bölgeyi bilmeyenler için yeterli bir bilgi olur sanırım.  Bu bölgede hızla artan obruklar sadece bölgesel değil, ulusal bir meseledir. Lütfen herkes kendince el atsın!

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.